BIO
Ülkemiz insanı önce bunu sorar, hemen söylemeli: İzmirliyim.
Bornova Anadolu Lisesi, ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı, Domus Academy (Milano) Endüstriyel Tasarım yüksek lisans programı.
Milano’da okul ve sonrasında tasarımcı olarak çalışarak geçen 5 yıl.
Müzikle ilişkim: ortaokul yıllarında. Küçük dayımın plakları ve müzik seti sağ olsun.
Müzik eğitimi derseniz: lise yıllarında klasik gitar ve klasik piyano.
Okul orkestrasında solist, vokalist ve elektrik gitarcı olarak başlayan müzik macerasının Milliyet’in Liselerarası Müzik Yarışması’yla giderek alevlenmesi. Unutamam çünkü unutulmaz.
Üniversite yılları: Eurovision Türkiye elemelerine kendi bestemle katılışım.
Bir tiyatro oyununun müziklerinin bestelenmesi: Shakespeare’in Bir Kış Masalı. Anaokulundaki müsamereleri saymazsak sahne tozunun ilk kez gerçekten yutulması.
Milano’da gruplarla ve solo olarak konserler, kayıtlar, belki biraz da pub müzisyenliği.
Türkçe, İtalyanca ve İngilizce sözler ve sayamadığım besteler: yolculuğumun keyifli geçmesini sağlayan arkadaşlarım.
20 yıldır bir yandan birbirine uzak şehirlerdeki üniversitelerde öğretim görevliliği ve profesyonel yaşamın neredeyse bütün formatları. Yaratıcılık, farklı bakış açısı ve problem çözme teknikleri seminerleri. Jüri üyelikleri. Peki.
Beş ve beşin katlarında yaşadığım dört güzel kent: Ankara, İzmir, İstanbul ve Milano.
Son iki yıldır ise Bodrum: ilçe ilden iyidir bazen. Nefes almak.
Artık müzik yapma zamanı.
2014’de doğan albüm yapma isteği, yolda ve akışta doğru insanlarla karşılaşma şansı.
Gün, bugün.
Hakan Gencol
***
HAKAN GENCOL – BİYOGRAFİ
“Küçükken bizim evde mutfak rafında duran tuhaf ve eski bir radyo vardı, çoğu zaman Türkçe müzik çalardı. Düğmesine uzanacak kadar boyum uzadığında, ikide bir istasyonu değiştirmeye başladım.”
Hakan Gencol, mimar ve müzisyenlerin olduğu İzmirli bir ailede doğdu. Annesinin çabaları ve ailenin kara koyunu sayılan dayısının yardımıyla müziği gerçek anlamda keşfetmeye 14 yaşında başladı. Dayısı mimarlık okulunu bırakmış, İzmir’in bohemleri sayılabilecek aktörler, sanatçılar, müzisyenler ve komedyenler için bir buluşma noktası olan, küçük bir bar açmıştı. Dayısının çaldığı plaklar ve o barda izlediği konserler, Hakan’ı ilk etkileyenler arasındaydı. “Dayım ailenin asi çocuğuydu. Herkes onun tembel bir keyif düşkünü olduğunu düşünüyordu.” diyor Hakan. “Ama o benim için gizli bir kahramandı.”
Çok geçmeden klasik gitar ve piyano çalmayı öğrendi, lise orkestrasında şarkı söyleyip elektrik gitar çalmaya başladı. Okul grubunda çalıyor olmak, ona erken gelen bir özgürlük duygusu sağladı. Müzisyen öğrenciler prova yapmak için dersten çıkabiliyor ya da konser vermek için başka şehirlere seyahat edebiliyordu. Hakan okuldan arkadaşlarıyla bir grup kurup, 1960’lar modeli 12 telli elektrik gitarıyla Amerikalı grupların klasik hitlerini çalmaya başladı. Tam o günlerde sözleri İngilizce olan ilk şarkılarını yazdı. “Şehrin orasında burasında biraz çaldık,” diyerek hatırlıyor o zamanları. “Sanırım yaptığımız işi en ciddiye alanlardan birisi bendim.”
Liseden mezun olduktan sonra bir değişim programıyla Teksas’a gitti. Hayatında ülkesinden ilk kez uzak kalıyordu, hem de tek başına. Amerika’da her şey büyüktü: arabalar, yemek porsiyonları, içecekler, insanlar. Radyolar country ve batı reklamları doluydu. Onu misafir eden aileler Hakan’ı rodeo izlemeye ya da Baptist kilisesine götürdüler. Kimisi ona country dansı öğretmek istedi, kimisi de Hıristiyan yapmak. “Onlara dans edemeyen bir ateist olduğumu söylemeye çalışmak da işe yaramadı.” Ülkesine üstünde tipik Teksas aksanıyla “Y’all” yazan kocaman bir plaj havlusuyla geri döndü.
ODTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü’nü bitirdikten sonra birkaç grup kurdu, tiyatro müziğiyle ilgilendi, yüksek lisans yapmak için Milano’ya gitti. 5 yılını orada geçirdi. “Orada çok şey oluyordu; konserler, moda ve tasarım şovları, filmler, seks, uyuşturucu ve rock’n’roll.” Geniş merakları olan genç bir tasarımcı ve müzisyen için mükemmel bir atmosferdi. “Ne yapmak istediğime dair bir fikrim yoktu. Her şeyi sindirmeye çalışıyordum. Hatta bir ara bir film yönetmeni olmayı bile düşündüm. Galiba o günlerde çok film izliyordum.”
Tasarım ofislerinde serbest tasarımcıılık yaparak, geceleri yerel barlarda cover şarkılar çalarak hayatını kazandı. ilk performanslar biraz çatlaktı. “Şöyleydim tam: İtalya’da İngilizce şarkılar söyleyen bir Türk. Sahnede ödüm kopuyordu, şarkı sözlerini yanlış söyleyip duruyordum.” şeklinde hatırlıyor o günleri. “Sonra onların da İngilizceyi doğru dürüst bilmediğine uyandım, sözlerin doğru olup olmadığı konusunda pek fikirleri yoktu! Ondan sonra kendime güvenim geldi. Hatta bazılarının benim Amerikalı olduğumu sanması çok komiğime gitti.”
Ondan sonraki yıllarda farklı şehirler arasında iş için gidip geldi: Ankara, İzmir, İstanbul, Milano, Kıbrıs Güzelyurt… Her zaman hareket halindeydi. O yer değiştirdikçe şarkılar akmaya başladı, başta ağır ağır, sonraları daha hızlı ve kolayca. “Hareket ilham verici. Özgür hissetmeni sağlıyor. Ya da insana en azından özgürlük illüzyonu sunuyor.”
İstanbul onu adeta bir mıknatıs gibi çekiyordu. Yıllarca aylakça dolaştıktan sonra bir yerde soluklanmaya karar verdi. İstanbul’da bir daire kiraladı, The James Joyce Irish Pub gibi mekânlarda çalmaya, şarkılar yazmaya, bir şair gibi yaşamaya başladı. Bar kavgaları, hatırlanmayan geceler, bilinmeyen yerlerde uyanılan sabahlar… Kalabalıklarda kayboldu, anonim bir gözlemci gibi yaşamanın keyfini çıkarttı, bir gazeteci gibi detayları kaydetti, şarkılarına bu malzemelerle şekil verdi.
“İstanbul parlak ışıklarla, hikâyelerle dolu,” diye anımsıyor Hakan o yılları. “Öte yandan katı da bir şehir. Bir süre sonra parlak ışıkların yapay, hikâyelerln de trajik olduğunu fark ediyorsun.” Gün geldi, âşık oldu, güneye, Bodrum’a gitmenin zamanı geldiğini hissetti. İlk albümü üstünde çalışmak ve kendi hikâyesini anlatmak için…
VIDEOS
Söz ve Müzik/Lyrics & Music: Hakan Gencol
Yapımcı/Producer: Tod A.
Müzisyenler/Musicians: Hakan Gencol, Marco Pampaluna, William Nicastro, Cristiano Novello, Stefano Iascone, Nimrod Talmon, Tod A.
Kayıt ve Miks/Recording & Mixing: Marco Bonanomi (The Factory & The Hidden Bordello)
Mastering: Pieter Snapper (Babajim Istanbul Studios & Mastering)
Nefesli Düzenlemeleri/Horn arrangements: N. Talmon, H. Gencol, Tod A.
Video Kolaj/Video Collage: Başar Kalıpçı (dahaNE Film Yapım)
Kaynaklar/Sources: “Le Mélomane“ (1903, Georges Méliès), “L’Eclipse du Soleil en Pleine Lune” (1907, Georges Méliès), “The Nut” (1921, Theodore Reed), “Asphalt” (1929, Joe May), “Hollywood Hotel” (1937, Busby Berkeley) Part: “Sing Sing Sing” by Benny Goodman Orchestra, “Mauvais Sang” (1986, Leos Carax) Part: “Modern Love” by David Bowie, “Jeux D’Enfants” (2003, Yann Samuell)
PHOTOS
ALBUMS
Çocuk.
Hepimizin bir zamanlar olduğu, içinden geçtiği, her birimizin hâlâ içinde olan.
Albümün adı Çocuk olmalıydı çünkü ondan daha uygun, daha değerli bir kavram bulamadım. Bunun ilk albümüm olması, içindeki parçalardan birisinin adının Çocuk olması, bunlar ilk akla gelen nedenler.
Bana bu albümü yaptıran güç de yine aynı çocuğa aitti. Birlikte müziğin bahçelerinde özgürce koşuşturduğumuz, oralarda beraberce oynadığımız o harika müzisyenlerin içlerinde de aynı çocuksu hevesi, aynı çocuksu parıltıyı, o masum ve yalın varlığın izlerini gördüm. Birlikte oynadığımız bu oyun, bu eşsiz yolculuk çok keyifliydi doğrusu…
Onlar olmadan bu oyun da, yolculuk da olmazdı. Birlikte ne zaman yeniden oynayabiliriz bilmiyorum ama o günü iple çekiyorum. Bu arada, dilerseniz siz de oyunumuza katılın.
Bizler özgürüz!
Hakan Gencol
***
‘ÇOCUK’ ALBÜM HİKAYESİ
Hakan Gencol, ‘Çocuk’ adını verdiği albüm üzerinde çalışmaya 2014 yılının başlarında Bodrum’daki ev stüdyosunda başladı. Demo kayıtlarını tamamladıktan sonra, Firewater grubunun kurucusu ve yapımcı Tod A.’yle bağlantıya geçti. “Sıkı bir Firewater hayranıyım, ben de Tod A.’den yapımcım olmasını istedim.” diye anlatıyor Hakan. Tod A. ise “Hakan’ın sesinin ve yazdığı şarkıların çok güçlü olduğunu düşündüm,” diyor. “Gemiye bindiğim için heyecanlıydım.”
Tod A. ilk izlenimini “Hakan bütün bu inanılmaz parçaları akustik gitarla tek başına çalıp söylüyordu,” diye anlatıyor. “Albümü gerçek bir grupla kaydetmek istediğimize karar verdik, böyle bomba gibi olacaktı.” Hakan da aynı fikirdeydi. Bazı parçaların daha fazla enerjiye, daha çok volüme ihtiyacı vardı. Türkiye’de de iyi tanınan İtalyan ‘Spagetti Balkan’ grubu Figli di Madre Ignota oldukça aşikâr bir seçim oldu. “Eski çöplüğüme gitmek için harika bir bahaneydi.” diyor Hakan bu konuda. Aynı yaz İtalya’da kayıt ve mikslerin gerçekleştirilmesine karar verildi.
‘Çocuk’ albümü on günlük bir maratonla canlı olarak The Factory’de kaydedildi. Burası Merate şehrinin dışında, terk edilmiş eski bir tuğla fabrikasının içindeki bir kayıt stüdyosuydu. Kayıt mühendisi Marco Bonanomi, binanın mağaramsı mekânının sağladığı organik derinlikten yararlanarak doğal bir sound elde etti. “Tavan en az 18 metre yüksekliğindeydi!” diye anlatıyor Hakan.
‘Çocuk’ albümünün bir başka gizli silahı sayılan İsrailli multi-enstrümanist Nimrod Talmon, klavye ve trombonları çalmakla kalmadı, albüm için nefesli düzenlemeleri de yaptı. “Nimrod inanılmaz birisi,” diyor Hakan. “Gerçekten de aramızda bir bağ kuruldu. Belki de dünyanın aynı kısmından geliyor olmamızdır bunun nedeni.”
Hakan, uzun bir kayıt günü sonunda yapımcı Tod A.’ye “Bu müzik hangi türe giriyor? Türkçe mi? Rock mı? Alternatif mi?” diye sorduğunda Tod ona tuhaf bir ifadeyle bakıp şöyle cevap veriyor: “Umarım yeni bir tür icat ediyoruzdur.” Hakan bundan pek emin değil ama belki de Tod A. haklıdır, kim bilir.
SONGS
CONTACT